ZİYA TÜRKÜSÜ

 (Fikri'yenin söylediği şekliyle)

Camlığın başında tüter bir tütün;

Acı gormiyenin yüreği bütün

Ziya'nın atını bazara dutun

Gelen geçen Ziyam ölmüş desinler.

 

At üsdünde guşlar gibi dönen yar

Gendi gedip emsalleri yanan yar

 

Benim yarım yaylalarda oturur

Ak elini soğuk suya batırır

Demedim mi yarim ben sana

çok muhabbet tez ayrılık getirir

 

At üsdünde guslar gibi dönen yar

Gendi gedip emsalleri yanan yar

 

Ham meyveyi kopardılar dalından

Ayırdılar beni nazlı yarimden

Demedim mi nazlı yarim ben sana

çok muhabbet tez ayrılık getirir

 

At üsdünde guşlar gibi dönen yar

Gendi gedip emsalleri yanan yar

 

 

İNCİR AĞACI  

Komşu kızı ile beşik kertmesi olan bir genç askerde vereme yakalanır, hava değişimi alarak Yozgat'a Akdağmadeni) gelir. Sözlüsünün ailesi  hasta gence kızlarını göstermek istemez.

 

 

Genç, tedavi için İstanbul'da hastaneye yatar, pencereden gördüğü incir ağacından aldığı ilhamla aşağıdaki türküyü  söyler. Yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak hastanede ölür. Ailesi cenazesini Yozgat'a getiremez, İstanbul'da kalır.

 

İNCİR AĞACI

 

Hastane önünde incir ağacı

Doktor bulamadı bana ilacı

Baş tabib geliyo zehirden acı

Garip kaldım yüreğime dert oldu

Ellerin vatanı bana yurt oldu

Mezarımı kazın bayıra düze,

Yönümü çevirin sıladan yüze

Benden selam söyleyin sevdiğim gıza,

Başına koysun karalar bağlasın

Gurbet elde kaldım diye ağlasın

 

 

YEŞİL AYNA

Yeşil ayna sokundun mu beline

Gelin gurban olam diline

Sen düşürdün beni diline

Benim ile mercimeşi daslıda yar

Sen sefa geldin.

 

Çarşıdan aldı da yeşil aynayı

Boşa çiğnemişin yalan dünyayı

Ne İzmir'i koydum ne de Konya'yı

Kendime münasip yar bulamadım

Sen sefa geldin.